Ana içeriğe atla

Maruz Kalmak

  İnsan hayatının belki de en unutulmaz anları vedalardan oluşur. Eksilmek, artmaktan daha etkilidir çünkü acı, bir duygu değildir bir sonuçtur. Belirli duyguların bir araya gelerek zihnimize uyguladığı bir baskıdır. Fiziksel bir darbe sonucu hissedilen acıdan daha güçlü olduğu zamanların olması bu yüzdendir. İşte vedalar bu acı kavramının en karmaşık ve zorlu olanını oluşturur. Ölüm en güçlü vedadır çünkü gidenin geri gelme ihtimalini kesinkes ortadan kaldırır. O küçücük tekrar görme ihtimalini Azrail’in yok ettiğini biliriz. Bu yüzdendir ki kalan için bu acının birazını dindirir. Gidenin kendi isteğiyle gitmediğini bilmek bize biraz da olsa güç verir. Bu noktada intihar edenler aklınıza gelebilir. Onların bu vedayı kendi isteğiyle seçmesi zaten birazcık da geride kalanların suçlu olduğuna inanmasındandır ancak konumuz bu değildir. Oğuz Atay ne yazmıştı: “Bir de vedalar albayım, vedalar. Ben vedaları sevmem albayım. Hiç gitmesin insanlar. Hele gelmemek üzere giderlerse, çok üz...

Siyaset ve Medya İlişkisini Etik Açısından Kişisel Bir Değerlendirme

 

“Siyaset nedir?” diye bir soru sorulduğunda çeşitli yanıtlar alınmaktadır. Bir görüşe göre siyaset, yaşayan insanlar arasında bir mücadele ve çatışma ise iktidar gücüne sahip olmak için toplumdaki değerlerin paylaşılması çabasıdır. İnsanlar, fikirlerini ve ideallerini bu yolla uygulayabileceklerini düşünmektedir. Buna, iktidarın ele geçirilmesi ve onun sağladığı yararların paylaşımı denilebilir.¹

Kısaca Max Weber’in tanımladığı gibi siyaset, devletler arasında veya bir devlet içindeki gruplar arasında iktidarı paylaşmak veya iktidarın paylaşımında etkili olmak için verilen mücadeledir. 

Siyaset kendine mahsus bir dil ile insanların kanaatlerini etkilemek, kanaati oluşmamış alanları kanaat sahibi kılmak ve sonunda onları taraftarlar safına almak amacını taşır. Böyle yaklaşıldığında siyasetin sorun çözme sanatı olmaktan çok, yönlendirme özelliği ortaya çıkmaktadır. Siyaset sanatında kitleleri ikna etme becerisi önemlidir. Siyaset belli bir dünya görüşünden yola çıkarak halkı yönetmek, bunun için bir organizasyon kurmak demek olduğuna göre fikir ve yönelişlerin de taşıyıcısı olmaktadır. ²

Bu üstlendiği misyon odağında özellikle yönlendirme unsuruna dikkat çekerek siyaset ve etik ilişkisini ele almak mühimdir.

Etik, insana ne yapması ya da ne yapmamasını öneren bir dizi değerler bütünüdür. Bu değerleri ödevler, erdemler, ilkeler ve toplumun çıkarları olarak dört kümede incelemek mümkündür. Ödev, kişinin işgal ettiği rolden beklenen davranışlardır. Erdem, iyi bir insanı tanımlayan özelliklerin tümüdür. İlke, davranışları biçimlendiren temel doğrulardır. Toplumun çıkarı ise toplumun genelinin yararına olan her türlü eylemdir. Bir bütün olarak incelendiğinde bu değerler bütünü, etik davranışın çerçevesini belirmektedir. ³

Siyaset, etik, halk, yönlendirme kavramlarını kafamızda bütünleştirdiğimizde karşımıza çıkan illüzyon medya ve ayırmak gerekirse dede torun ilişkisi olan sosyal medyadır.  Nesiller boyu manipülasyonun temel aracı medya olmuştur. “Eski çağların tek sayfalık dergi-gazeteleri, savaş dönemlerinin propaganda posterleri, fotoğraflar, gazeteler, dergiler, videolar, televizyon, ve dijital dünyamızın dışkısı sosyal medya” genel olarak medya sayabileceğimiz unsurlardır. Siyasiler, siyasi çıkar grupları, iktidar ve iktidar olmak isteyenler geleneksel medyayı ve dijital medyayı kendi lehine veya karşıt görüşlerin aleyhinde yönlendirmek için araç olarak kullanır.

Pek çok ülkede medya hala devletin doğrudan ve dolaylı denetimi altındadır. Özellikle tek partili sistemlerde iletişim sektörü, devlet ve hükümetler tarafından kontrol edilir ve düzenlenir. Otoriter rejimler genellikle medya çıktılarını sansürlerler ya da denetlemeye çalışırlar. Demokrasinin işlemesinde medya seçmenleri ve tüketicileri bilgilendirir. Hükümet yasal düzenleme ve baskılarla medyayı sınırlandırır. ⁴

Kapitalist ekonomiye ve parlamenter demokrasiye dayalı ülkelerde medya sistemlerinin üç temel özelliği vardır. Birincisi, medya özel mülkiyettedir. İkincisi, bu alanı, siyasi otorite tarafından özel sektörün lehine olacak şekilde düzenlenir ve üçüncüsü, medya, sermaye açısından son derece karlıdır. Çok partili sistemlerde düşünsel çeşitlilik için medyanın bağımsız olması ve hükümetleri denetlemesi gerektiğine inanılır. Medya bağımsızlığı için yasal ve anayasal garantiler sağlanır. ⁴

Medya çalışanlarının devletle ve politik çıkar gruplarıyla yoğunlaşan ilişkileri vardır. Devletin çeşitli kuramları özellikle de askeri, adli, polis ve istihbarat birimleri toplanacak ve yayılacak haberleri sınırlayan kurumların başında gelirler. Bunların dışında medyanın siyasilerle, hükümetlerle ve siyasi süreçlerle ilişkileri çok önemlidir. Medya genel anlamda devleti eleştiremez. Sadece bireysel olarak yanlış yapanları eleştirir. Sistemin genel işleyişine ve mantığına yönelik bir eleştiri söz konusu olamaz. ⁴

Bahsi geçen grupların manipülasyon sebebi yetersiz oluşlarıdır. Eğer rakibine karşı yetersizse rakibini alaşağı etmek için yalan haber kapısını hemen aralarlar. Rakipleri en aşağılık varlıklardır, kendileri ise muazzam bir varoluşa sahiptir. Yapılan küçük faaliyetleri arşa çıkarabilirler, yapılmamışları da yapıldı gösterebilirler. Sıklıkla karşılaşılan diğer bir durum da karşıt bir kişinin örneğin bir söyleşisinden küçük parçaları kamuoyuna sunarak yapılan manipülasyonlar. Evet, bu durum orospu çocukluğudur ve günümüzde orospu çocuklarının istilası altındayız.⁵

Bu orospu çocuklarına karşı alınacak tedbirler nelerdir, orospu çocukluğundan korunma yöntemleri nelerdir? Bir haberi veya söylentiyi teyit edebileceğiniz onlarca yol var. Uzun uzun bunları anlatmak hiç keyif vermeyecek. Salak salak ooo habere bak, vay baksana şu böyle yapmış demek yerine biraz dijital okuryazarlık kazanın. Eldeki teknoloji biraz ufkunuzu açsın, emme basma tulumba bir yukarı bir aşağı gidip gelmeyin. Size sunulanın kaynağını sorgulayın, görselleri geri dönük tarayın, tarihlerini kontrol edin, diğer kaynaklardan onaylayın. Bunlar en basit yapabilecekleriniz ve her önünüze gelene yapmanız gerekenleriniz. Ağzından su akan aptal olmayın, azıcık kafanız çalışsın.



Kaynakça:

¹ Akyüz, Ü. (2009). Siyaset ve ahlak. Yasama Dergisi, (11), 93-129.

² Birinci N. (2008) , Siyaset ve Dil, Yayınlanmamış Konferans Notları, Ankara.

³ Özdemir, M. (2012). Kamu yönetiminde etik. Uluslararası Yönetim İktisat ve İşletme Dergisi4(7), 177-193.

⁴ Yaylagül, L. (2019). Eleştirel Ekonomi Politik Bakış Açısından Medyada Tekelleşme Sorunu. Journal of Communication Theory & Research/Iletisim Kuram ve Arastirma Dergisi, (48).

⁵ https://www.youtube.com/watch?v=tiXfaiVnEIQ&ab_channel=YigitBALVAN


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Cahil Filozof Voltaire

Bazı kitapları okursunuz bazı kitapları yaşarsınız. Bazı kitaplarda ise ararsınız. Ben hep yazarıyla birlikte aradığım kitapları okumak istemişimdir. Güneşli bir İzmir sonbaharında, birkaç işimi halletmek için dışarı çıkmıştım. Bir de kitap alıp sakin bir kafede, kahve içerken okumayı düşündüm. Ancak ne alacağımı bilmiyorum. Dedim ya, aramayı seviyorum. İş Bankası Kültür Yayınları’nın Karşıyaka şubesine götürdü adımlarım beni. Ne alacağımı bilmiyorum, bakıyorum etrafa. Bir süre dolandıktan sonra sanırım kahve içtiğim sürede bitirebileceğim bir kitap istediğimden, ince kitaplara bakıyorum. Cahil Filozof'la tanışmam bu şekilde oldu. Kapağı açtım. İlk cümleyi okudum. “Sen kimsin?” Hemen aldım.  Cahil filozof, “İlk Şüphe” ile başlar, “Aklın Başlangıcı”yla biter. Voltaire’in ömrünün son yılları diyebileceğimiz, yetmişiki yaşında yazdığı bu kısacık kitabı bitirdiğinizde aslında bir arayış değil, bir fark ediş olduğunu anlıyorsunuz. Voltaire’in zihin otobiyografisi gibi de yorumlanabilece...

Maruz Kalmak

  İnsan hayatının belki de en unutulmaz anları vedalardan oluşur. Eksilmek, artmaktan daha etkilidir çünkü acı, bir duygu değildir bir sonuçtur. Belirli duyguların bir araya gelerek zihnimize uyguladığı bir baskıdır. Fiziksel bir darbe sonucu hissedilen acıdan daha güçlü olduğu zamanların olması bu yüzdendir. İşte vedalar bu acı kavramının en karmaşık ve zorlu olanını oluşturur. Ölüm en güçlü vedadır çünkü gidenin geri gelme ihtimalini kesinkes ortadan kaldırır. O küçücük tekrar görme ihtimalini Azrail’in yok ettiğini biliriz. Bu yüzdendir ki kalan için bu acının birazını dindirir. Gidenin kendi isteğiyle gitmediğini bilmek bize biraz da olsa güç verir. Bu noktada intihar edenler aklınıza gelebilir. Onların bu vedayı kendi isteğiyle seçmesi zaten birazcık da geride kalanların suçlu olduğuna inanmasındandır ancak konumuz bu değildir. Oğuz Atay ne yazmıştı: “Bir de vedalar albayım, vedalar. Ben vedaları sevmem albayım. Hiç gitmesin insanlar. Hele gelmemek üzere giderlerse, çok üz...