İnsan hayatının belki de en unutulmaz anları vedalardan oluşur. Eksilmek, artmaktan daha etkilidir çünkü acı, bir duygu değildir bir sonuçtur. Belirli duyguların bir araya gelerek zihnimize uyguladığı bir baskıdır. Fiziksel bir darbe sonucu hissedilen acıdan daha güçlü olduğu zamanların olması bu yüzdendir. İşte vedalar bu acı kavramının en karmaşık ve zorlu olanını oluşturur. Ölüm en güçlü vedadır çünkü gidenin geri gelme ihtimalini kesinkes ortadan kaldırır. O küçücük tekrar görme ihtimalini Azrail’in yok ettiğini biliriz. Bu yüzdendir ki kalan için bu acının birazını dindirir. Gidenin kendi isteğiyle gitmediğini bilmek bize biraz da olsa güç verir. Bu noktada intihar edenler aklınıza gelebilir. Onların bu vedayı kendi isteğiyle seçmesi zaten birazcık da geride kalanların suçlu olduğuna inanmasındandır ancak konumuz bu değildir. Oğuz Atay ne yazmıştı: “Bir de vedalar albayım, vedalar. Ben vedaları sevmem albayım. Hiç gitmesin insanlar. Hele gelmemek üzere giderlerse, çok üz...
...
Binlerin adımı gri caddede
Oynaşırken köpekler
Zamandan ötelere savruldum.
Alacalı dumanın yerine
Rüzgâr uğuldarken bahçemde
Çoktan düşüp çürüdüm.
Göğün perdesini örtmüş binalara
Hilali kollayan yıldızlar yenildi.
Ayakta kalanlara çalınan boya,
Buğulu geceme renk katamaz.
Yaprak döken ağaçların sessizliği var
Kuşların şarkıları göçmüş uzaklara
Yağmur damlalarının ezgisi nerede?
Ayırmadığım yerinde gün ışıltısı var.
Yürek tıngırtısını dinleyen dünyanın
Can veren saklı vahasında
Kök salamamış kuru dalım
Bir damlaya heveslenecek tomurcuk,
Hangi hengâmenin bir ucunda?
Yorumlar
Yorum Gönder