“Ne zaman bir dolunay görsem, dün gece ondan önceki gece... Gezegenler arasında parlaklığını ispatlamış. Sadece tek biriyle özdeş...”
Attila ilhan, Aysel git başımdan derken, kafasının içini
kastetmişti. Olmayan bir Aysel’den bahsediyordu. Yıldızlar kadar uzak, gözüyle
görebileceği kadar yakın, tüm kalbiyle hissedebileceği kadar derin. Aysel’ler
gitmese dünya daha güzel bir yer olabilirdi bence. Herkesin Aysel’i yanı
başında olmalıydı. Buradan bütün Aysel'lere sesleniyorum gitmeyin. Gitmeyin ki,
ne yıldızlara gözyaşı dökülsün ne de dolunaya şiirler yazılsın. İnsanın içinde
bir sevgi olmasa kimseyi sevemez. Bu sevgiler öldüğü için dünya hep çirkin bir
yer olarak kaldı çünkü tüm güzellikler Aysel’le beraber gitti. Tolstoy; “Tüm
muhteşem hikayeler iki şekilde başlar: Ya bir insan yolculuğa çıkar, ya da
şehre bir yabancı gelir,” demişti. Demişti de, Üstadın hesaba katmadığı ise
Aysel’in gitmesiydi. Aysel gidince ne şehir kalırdı ne de hikaye...
Sizin de anladığınız üzere bu yazının herhangi bir amacı yok.
Muhtemelen zamanınızı çalmakla suçluyorsunuz beni. Sizlere bir cevabım yok, çok
haklısınız. Yine de neden cümlelerin yazıldığı hakkında mantıklı bir cevap
bulma ümidindeyseniz. Size Attila ilhan cevap versin:
“Aysel git başımdan ben sana göre değilim
Ümitsizliğimi olsun anlasana”
Yorumlar
Yorum Gönder