Ana içeriğe atla

Maruz Kalmak

  İnsan hayatının belki de en unutulmaz anları vedalardan oluşur. Eksilmek, artmaktan daha etkilidir çünkü acı, bir duygu değildir bir sonuçtur. Belirli duyguların bir araya gelerek zihnimize uyguladığı bir baskıdır. Fiziksel bir darbe sonucu hissedilen acıdan daha güçlü olduğu zamanların olması bu yüzdendir. İşte vedalar bu acı kavramının en karmaşık ve zorlu olanını oluşturur. Ölüm en güçlü vedadır çünkü gidenin geri gelme ihtimalini kesinkes ortadan kaldırır. O küçücük tekrar görme ihtimalini Azrail’in yok ettiğini biliriz. Bu yüzdendir ki kalan için bu acının birazını dindirir. Gidenin kendi isteğiyle gitmediğini bilmek bize biraz da olsa güç verir. Bu noktada intihar edenler aklınıza gelebilir. Onların bu vedayı kendi isteğiyle seçmesi zaten birazcık da geride kalanların suçlu olduğuna inanmasındandır ancak konumuz bu değildir. Oğuz Atay ne yazmıştı: “Bir de vedalar albayım, vedalar. Ben vedaları sevmem albayım. Hiç gitmesin insanlar. Hele gelmemek üzere giderlerse, çok üz...

Var Olmak Yaşamak Değildir

 Gülmeyin! Hissetmeden gülmeyin. Ağlamayın kalpsizler, hissetmeden ağlamayın. Hiçbir şeyi hissetmeden yaşıyorsunuz. Yazık size yaşadığını sanan aslında sadece var olan insan toplulukları olduğunuzun farkına varsanız, bir şeyler düzelir diyeceğim ama samimi olmam gerekirse düzelmez. Çünkü bu, en az Pala Adası ütopyası kadar imkansız. Herkes özgür olmak istiyor. Çok para istiyor. Mutlu olmak istiyor. Özgür olmak isteyenler, inançlarının kölesi. Çok paran olması için birilerinin aç olması gerekiyor. Mutlu olmaya gelince; mutluluk bir duygudur. nefret gibi, hüzün gibi... Duyguların peşinden koşmak koca bir ahmaklıktır. Olaylar duyguların sebebidir. Hayatındaki olayların çok az kısmına müdahale edebiliyorken, sonsuza kadar mutlu olmak isteği, ölene kadar para peşinde koşmak kadar aptalca bir davranıştır. Böyle şeyler yapmayın. Hayatınızı hissederek yaşayın. Anlamak için yaşayın. İlk olarak kendinizi anlayın. Ne istediğinizi anlayın. Duygularınızı anlayın. Hayatın anlamı, anlamdır.

Bunu bir düşünün derim. 

Ancak anlam öznel bir durumdur.  Herkes kendi bakışı kadar anlayabilir. İnsan ilişkilerinde sadece anlamak yetmez. Anlayışlı olmak da gerekir. Hayatın karmaşıklığını bu iki kelimenin ortadan kaldırabileceğini düşünüyorum. Anlam ve anlayış, hayatın üzerinde durduğu ayaklardır. Yürümek bu ayaklara bağlıdır. İşte hayat yolunda ayağınıza takılan şeyler sizin acı, hüzün gibi hissettiğiniz duygular, yürümeye devam ettiğinizde ise gördüğünüz güzellikler mutluluğunuz olacaktır. Sizden ricam mutlu bir hayat yaşayın demiyorum, zengin bir hayat yaşayın da demiyorum. 

Sizden tek ricam hayatınızı yaşayın. Gerçekten hissederek yaşayın.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Cahil Filozof Voltaire

Bazı kitapları okursunuz bazı kitapları yaşarsınız. Bazı kitaplarda ise ararsınız. Ben hep yazarıyla birlikte aradığım kitapları okumak istemişimdir. Güneşli bir İzmir sonbaharında, birkaç işimi halletmek için dışarı çıkmıştım. Bir de kitap alıp sakin bir kafede, kahve içerken okumayı düşündüm. Ancak ne alacağımı bilmiyorum. Dedim ya, aramayı seviyorum. İş Bankası Kültür Yayınları’nın Karşıyaka şubesine götürdü adımlarım beni. Ne alacağımı bilmiyorum, bakıyorum etrafa. Bir süre dolandıktan sonra sanırım kahve içtiğim sürede bitirebileceğim bir kitap istediğimden, ince kitaplara bakıyorum. Cahil Filozof'la tanışmam bu şekilde oldu. Kapağı açtım. İlk cümleyi okudum. “Sen kimsin?” Hemen aldım.  Cahil filozof, “İlk Şüphe” ile başlar, “Aklın Başlangıcı”yla biter. Voltaire’in ömrünün son yılları diyebileceğimiz, yetmişiki yaşında yazdığı bu kısacık kitabı bitirdiğinizde aslında bir arayış değil, bir fark ediş olduğunu anlıyorsunuz. Voltaire’in zihin otobiyografisi gibi de yorumlanabilece...

Maruz Kalmak

  İnsan hayatının belki de en unutulmaz anları vedalardan oluşur. Eksilmek, artmaktan daha etkilidir çünkü acı, bir duygu değildir bir sonuçtur. Belirli duyguların bir araya gelerek zihnimize uyguladığı bir baskıdır. Fiziksel bir darbe sonucu hissedilen acıdan daha güçlü olduğu zamanların olması bu yüzdendir. İşte vedalar bu acı kavramının en karmaşık ve zorlu olanını oluşturur. Ölüm en güçlü vedadır çünkü gidenin geri gelme ihtimalini kesinkes ortadan kaldırır. O küçücük tekrar görme ihtimalini Azrail’in yok ettiğini biliriz. Bu yüzdendir ki kalan için bu acının birazını dindirir. Gidenin kendi isteğiyle gitmediğini bilmek bize biraz da olsa güç verir. Bu noktada intihar edenler aklınıza gelebilir. Onların bu vedayı kendi isteğiyle seçmesi zaten birazcık da geride kalanların suçlu olduğuna inanmasındandır ancak konumuz bu değildir. Oğuz Atay ne yazmıştı: “Bir de vedalar albayım, vedalar. Ben vedaları sevmem albayım. Hiç gitmesin insanlar. Hele gelmemek üzere giderlerse, çok üz...

Siyaset ve Medya İlişkisini Etik Açısından Kişisel Bir Değerlendirme

  “Siyaset nedir?” diye bir soru sorulduğunda çeşitli yanıtlar alınmaktadır. Bir görüşe göre siyaset, yaşayan insanlar arasında bir mücadele ve çatışma ise iktidar gücüne sahip olmak için toplumdaki değerlerin paylaşılması çabasıdır. İnsanlar, fikirlerini ve ideallerini bu yolla uygulayabileceklerini düşünmektedir. Buna, iktidarın ele geçirilmesi ve onun sağladığı yararların paylaşımı denilebilir.¹ Kısaca Max Weber’in tanımladığı gibi siyaset, devletler arasında veya bir devlet içindeki gruplar arasında iktidarı paylaşmak veya iktidarın paylaşımında etkili olmak için verilen mücadeledir.  Siyaset kendine mahsus bir dil ile insanların kanaatlerini etkilemek, kanaati oluşmamış alanları kanaat sahibi kılmak ve sonunda onları taraftarlar safına almak amacını taşır. Böyle yaklaşıldığında siyasetin sorun çözme sanatı olmaktan çok, yönlendirme özelliği ortaya çıkmaktadır. Siyaset sanatında kitleleri ikna etme becerisi önemlidir. Siyaset belli bir dünya görüşünden yola çıkarak hal...