Ana içeriğe atla

Maruz Kalmak

  İnsan hayatının belki de en unutulmaz anları vedalardan oluşur. Eksilmek, artmaktan daha etkilidir çünkü acı, bir duygu değildir bir sonuçtur. Belirli duyguların bir araya gelerek zihnimize uyguladığı bir baskıdır. Fiziksel bir darbe sonucu hissedilen acıdan daha güçlü olduğu zamanların olması bu yüzdendir. İşte vedalar bu acı kavramının en karmaşık ve zorlu olanını oluşturur. Ölüm en güçlü vedadır çünkü gidenin geri gelme ihtimalini kesinkes ortadan kaldırır. O küçücük tekrar görme ihtimalini Azrail’in yok ettiğini biliriz. Bu yüzdendir ki kalan için bu acının birazını dindirir. Gidenin kendi isteğiyle gitmediğini bilmek bize biraz da olsa güç verir. Bu noktada intihar edenler aklınıza gelebilir. Onların bu vedayı kendi isteğiyle seçmesi zaten birazcık da geride kalanların suçlu olduğuna inanmasındandır ancak konumuz bu değildir. Oğuz Atay ne yazmıştı: “Bir de vedalar albayım, vedalar. Ben vedaları sevmem albayım. Hiç gitmesin insanlar. Hele gelmemek üzere giderlerse, çok üz...

Biraz Soğuk Ama Girince Alışıyorsun

 

Bazen saatlerce hiçbir şey yapmadan otururum. Dışarıdan görenler böyle düşünür tabi yoksa ben çok iş yaparım. Düşünürüm. Uzun uzadıya düşünür, sayılamayacak kadar çok sigara içerim. Sonra kalkarım hiçbir şey olmamış gibi saatimi kurarım ve uyurum. Sabah erkenden kalkıp işe gitmem gerekiyor. Neden mi? Zamanını satan bir tüccarım ben, siz beden işçisi de diyebilirsiniz. Neden işçiyim? Çünkü düşünmek bu topraklarda para etmez. Buralarda itaat etmeniz gerekir. Ne olduğu hiç fark etmez itaat ettiğiniz sürece kazanırsınız. İtaat edenlerin ne sattığını anlamışsınızdır. Bir de umut satanlar çok para kazanır. Umuda çok ihtiyaç duyulan bir coğrafyada bunun olması gayet doğal. Peki umutsuzlar ne yapar biliyor musunuz? Düşünür. Düşündükçe daha umutsuz, umutsuz oldukça daha çok düşünür. Bu denge sabah alarmla bölünür. Döngü durmak bilmeden devam eder, mevsim hep kıştır. Bahar gelmez buralara.

Zaten yazı görenlerin sayısı o kadar azdır ki. Çocuklar dedelerinden dinledikleri masallarda bilir. O çocuklar büyür. Bu sefer aynı masallar televizyonlarda, gazetelerde karşısına çıkar. Kışın ortasında, güneşi gördüğünden yaz zannederler. Sonra bir sonbahar yağmurlu bir havada ölürler. Ortalama bir insan ömrü bu şekilde yaşanırken masalların gerçek olamayacağını anlamadan yok olur, giderler.

Acı, en temel duygudur. Toprağa ne ekersen ek, acı çıkabilir. Acının ilacı ise koşulsuz itaattir. Bu insanlar var ya, itaat etmeyi bir gün bıraksa diğer gün kahrından ölürler.

Milyonlarca insanın gece gündüz bitmek bilmeyen bir istekle aradığı şey ise, mutluluktur. Bugüne kadar bir gören oldu mu? Olduysa nerede gördü, bilinmez. Ancak aramalar devam etmektedir, gören olursa, acilen 155’i arayıp, bildirmesi önemle rica olunur.

Herkesin eksikliğini hissettiği lakin gözünden bile sakınıp kimseye vermemeyi bırakın, en çok kendini mahrum ettiği şey ise, sevgidir.  Kendini sevmek suçtur buralarda, öyle birini görürseniz, orayı terk etmeniz sizin  iyiliğinizedir. Allah korusun size de bulaşır. Bu utançla yaşamayın daha iyi.

Objektif olmak adına iyi bir şeyler de söylemek zorundayım. Mesela buralarda herkes yalnızdır biliyor musunuz? Kimse kimseye destek olmaz, herkes ne yapması gerekiyorsa kendisi yapar. Tam bir bireycilik vardır. Hatta o kadar ileri seviyedir ki bu, önüne engel bile koyarlar. Başarı kolay kazanılan bir şey değildir sonuçta. Sonra burada her şey dengelidir. Birazcık gülünce bile hemen çok güldük, ağlamamız gerekiyor, derler.

Buralar çok güzeldir. Sebebi ise kimsenin bu güzelliklerle ilgilenmemesidir. Herkesin ama herkesin birlik olduğu konularda vardır. Örneğin para, herkes çok sever ve onun olması için her şeyi yapar. Bu dünyada gerçek olan tek şey ise gelecek zamanın güzellik getirecek olmasına olan inançtır.  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Cahil Filozof Voltaire

Bazı kitapları okursunuz bazı kitapları yaşarsınız. Bazı kitaplarda ise ararsınız. Ben hep yazarıyla birlikte aradığım kitapları okumak istemişimdir. Güneşli bir İzmir sonbaharında, birkaç işimi halletmek için dışarı çıkmıştım. Bir de kitap alıp sakin bir kafede, kahve içerken okumayı düşündüm. Ancak ne alacağımı bilmiyorum. Dedim ya, aramayı seviyorum. İş Bankası Kültür Yayınları’nın Karşıyaka şubesine götürdü adımlarım beni. Ne alacağımı bilmiyorum, bakıyorum etrafa. Bir süre dolandıktan sonra sanırım kahve içtiğim sürede bitirebileceğim bir kitap istediğimden, ince kitaplara bakıyorum. Cahil Filozof'la tanışmam bu şekilde oldu. Kapağı açtım. İlk cümleyi okudum. “Sen kimsin?” Hemen aldım.  Cahil filozof, “İlk Şüphe” ile başlar, “Aklın Başlangıcı”yla biter. Voltaire’in ömrünün son yılları diyebileceğimiz, yetmişiki yaşında yazdığı bu kısacık kitabı bitirdiğinizde aslında bir arayış değil, bir fark ediş olduğunu anlıyorsunuz. Voltaire’in zihin otobiyografisi gibi de yorumlanabilece...

Maruz Kalmak

  İnsan hayatının belki de en unutulmaz anları vedalardan oluşur. Eksilmek, artmaktan daha etkilidir çünkü acı, bir duygu değildir bir sonuçtur. Belirli duyguların bir araya gelerek zihnimize uyguladığı bir baskıdır. Fiziksel bir darbe sonucu hissedilen acıdan daha güçlü olduğu zamanların olması bu yüzdendir. İşte vedalar bu acı kavramının en karmaşık ve zorlu olanını oluşturur. Ölüm en güçlü vedadır çünkü gidenin geri gelme ihtimalini kesinkes ortadan kaldırır. O küçücük tekrar görme ihtimalini Azrail’in yok ettiğini biliriz. Bu yüzdendir ki kalan için bu acının birazını dindirir. Gidenin kendi isteğiyle gitmediğini bilmek bize biraz da olsa güç verir. Bu noktada intihar edenler aklınıza gelebilir. Onların bu vedayı kendi isteğiyle seçmesi zaten birazcık da geride kalanların suçlu olduğuna inanmasındandır ancak konumuz bu değildir. Oğuz Atay ne yazmıştı: “Bir de vedalar albayım, vedalar. Ben vedaları sevmem albayım. Hiç gitmesin insanlar. Hele gelmemek üzere giderlerse, çok üz...

Siyaset ve Medya İlişkisini Etik Açısından Kişisel Bir Değerlendirme

  “Siyaset nedir?” diye bir soru sorulduğunda çeşitli yanıtlar alınmaktadır. Bir görüşe göre siyaset, yaşayan insanlar arasında bir mücadele ve çatışma ise iktidar gücüne sahip olmak için toplumdaki değerlerin paylaşılması çabasıdır. İnsanlar, fikirlerini ve ideallerini bu yolla uygulayabileceklerini düşünmektedir. Buna, iktidarın ele geçirilmesi ve onun sağladığı yararların paylaşımı denilebilir.¹ Kısaca Max Weber’in tanımladığı gibi siyaset, devletler arasında veya bir devlet içindeki gruplar arasında iktidarı paylaşmak veya iktidarın paylaşımında etkili olmak için verilen mücadeledir.  Siyaset kendine mahsus bir dil ile insanların kanaatlerini etkilemek, kanaati oluşmamış alanları kanaat sahibi kılmak ve sonunda onları taraftarlar safına almak amacını taşır. Böyle yaklaşıldığında siyasetin sorun çözme sanatı olmaktan çok, yönlendirme özelliği ortaya çıkmaktadır. Siyaset sanatında kitleleri ikna etme becerisi önemlidir. Siyaset belli bir dünya görüşünden yola çıkarak hal...